Erdoğan’dan ‘U dönüşü’: Cumhurbaşkanı, İsveç’in NATO üyeliğine destek vermeyi kabul ettiğini açıkladı

AKP ve Erdoğan’ın keskin ve sert “U dönüş”lerine Türkiye çok aşina… Örneklendirelim:

İktidarının ilk yıllarında Suriye ile “Ortak Bakanlar Kurulu Toplantısı” yapacak düzeye gelmişti. “Kardeşim Esad”, çok kısa sürede “Katil Esed” oldu. Şimdi keskin “U dönüşünde” ikinci aşamaya geçilmesi ve başa dönülmesi için zemin aranıyor.

Mısır’da Sisi yönetimiyle aynı süreç yaşandı.

İç politikaya bakarsak ilk dönemde Fethullah Gülen, “hocaefendi” olarak anıldı. Sonra “FETÖ” ve hain darbe süreci yaşandı. Terör örgütüyle “açılım”la başlayan süreç, günümüzde yerini “beka” söylemine bıraktı. Hatta Erdoğan ve ittifakı, bu söylemle seçimi kazandı.

İsveç’in NATO üyeliği konusunun “TBMM’ye sunulması ve geçmesi için çaba gösterileceği” ifadesi dünkü temasların en önemli noktası. Türkiye, terörle ilintili kişilerin iadesi, terörle bağlantılı kurumların kapatılması gibi konuları sonraki aşamaya bırakmış durumda. Bu konulardaki beklentiler artık “teorik” düzeyde kalacaktır. NATO bünyesinde teröre karşı oluşturulacak yeni yapı, isveç’le yeni diyalog süreci geliştirilmesi yaklaşımları “makyaj” söylem gibi duruyor.

YALANCI BAHAR DÖNEMİ

Aslında, NATO üyesi olup Türkiye’nin terörle mücadelesine destek beklentisini karşılamayan yeterince üye var. Erdoğan, zaman zaman bu ülkeleri isim vererek eleştiriyor. Şimdi, en fazla bunlara yeni bir ülkenin daha eklenmesi söz konusu olur.

Son dakika gelişmeleriyle Türkiye, “en yakın tehdit” olarak gördüğü YPG sorunu ile başbaşa kalmaya devam edecektir.

Neredeyse unutulmuş olan AB sürecinin, beklenmedik bir şekilde NATO süreçlerinde gündeme getirilmesi de şaşırtıcı oldu. İsveç ve Finlandiya’nın AB konularında destek açıklaması ne kadar etkili olacaktır? Çünkü bu konunun “büyük karar vericileri” başka ülkelerdir.

F-16’ların modernizasyonu ve 40 yeni uçak konusu Türkiye’den çok NATO yararına bir proje. F-35 engellemesinden sonra bu proje teselli bile olamaz.

Tek olumlu beklentinin ekonomide gelmesi umuluyor. Batılı bazı güçlü fonlar Türk piyasasına dönerse, bir “yalancı bahar” dönemine girilebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

x